25 Ağustos 2016 Perşembe

Karadeniz Bisiklet Turu 5. Gün

05.08.2016 Cuma
            
                Bu gün sabah uyanıyorum ve hava kapalı ddün geceden yağmur için aldığımız önlemlerden sonra yağmur yağmamış ancak çadırdan çıkar çıkmaz bir iki damla yağmur atıştırmaya başlıyor. O arada kahvaltı yapalım diyoruz, duruma göre yağmurun geçmesini bekleyebiliriz. çadır da mısır gevreğimizi yerken yağmur kuvvetlenmeden geçiyor. Zaten tüm malzemeler toplu şekildeydi sadece çadırı toplayıp yola çıkmaya hazır hale geliyorum. Bu arada biz çıkmak üzereyken dün tanıştığımız Alman Axel uyanıyor, selamlaşıyoruz, biz gidiyoruz deyip vedalaşıp yola çıkıyoruz. Karavan kamptan anayola çıkmak bizim için tam bir işkenceye dönüşüyor. Anayolla bizim karavan kamptan çıkıp ilerlediğimiz yanyol arasında yapılan raylı sistemden dolayı anayola bir türlü geçemiyoruz. uzun bir süre yanyolda gittikten sonra yanyol toprak yollara bağlanıp bitiyor en son. Mecburen bisikletleri raylı sistemin açık olduğu bir yerden kaldırıp da geçiriyoruz. 













                    Aralardan bir yerden sonun da anayola giriyoruz. Daha önce de böyle bir şey yaşamıştık sabah doğru yola çıkamamak çok can sıkıcı oluyor ve sabah çok fazla zaman kaybettiriyor. Neyse ki yola çıkıp ilerliyoruz. Bu sefer de sabah olmasından ve tam sanayi bölgesinden geçmemizden kaynaklı çok yoğun bir trafik var yol çok geniş olmasına rağmen emniyet şeridin de en sağa yanaşıp da gitmek zorun da kalıyoruz. Samsun'dan çıktıktan sonra ilk olarak çarşamba'ya varıyoruz. Bir benzinlikte dinlenip de bir şeyler atıştırdıktan sonra tekrar yola çıkıyoruz. Yaklaşık 1 saat sonra termeye ulaşıyoruz. terme'nin çıkışında bir benzinliğe giriyoruz ve o sıra da yağmur başlıyor. Yağmur geçene kadar benzinlikte zaman geçiriyoruz. Zaten 15 dakika kadar sürüyor yağmur. Benzinlikte tanıştığımız bir abi bize 1-2 km ileri de ki mesire yerini tarif ediyor, kamp kurmak için. kendisi de motosiklet kullanıcısıymış, o da bu şekilde kamplara gidiyormuş. 15-20 dakikalık bir sohbetten sonra çıkalım diyoruz, ancak saat daha 11.00 idi ve kampı buraya kurarsak günün geri kalanı boşa gidecekti, zaten bir gün önce samsun'da yeterince dinlenmiştik. O yüzden bir sonra yerleşim yeri olan ünye ye devam edelim diyoruz. Ünye'yi görmek ve gezmek istiyorduk zaten o yüzden bizim için daha iyi olacaktı. Terme'nin çıkışın da bir marketten yiyecek bir şeyler alıp benzinlikte ki abinin tarif ettiği mesire yerin de karnımızı doyuruyoruz ve Ünye'ye doğru yola çıkıyoruz. Yol güzel ilerliyor ancak sıcak çok fazla bunaltıyor, bundan dolayı yolda kısa aralıklarla molalar veriyoruz. Hem biraz nefesleniyoruz hem de su içip mataralarımızı da dolduruyoruz.
            
                   Sıcakla boğuşa boğuşa sonunda Ünye'ye varıyoruz. Şehrin girişinden itibaren belli ki güzel bir yere geldik. Girişten itibaren biraz daha ilerliyoruz. Kamp kurmayı planladığımız yer  çamlık diye bir yer. Yol da bir kaç kişi ye soruyoruz ve biraz daha gittikten sonra sol da çamlık tabelasını görüyoruz. Yolun sağında nakliye işi yapan ve o sırada dinlenip bir şeyler içen 4 kişiye içeri de kamp kurulup kurulmadığı sormak için yaklaşıyoruz. Onlarda bize kola ikram ediyorlar, 10 dakikalık bir tanışma muhabbetin den sonra ayrılıp çamlığa giriyoruz. Kamp kurduğumuz çoğu yerde eğer orada bir yetkili görevli varsa ona kamp kuracağımıza dair bilgi vermeye çalışıyoruz. Çamlık mesire yerinde de bir görevli arıyoruz hemen ancak burası ücretsiz halka açık bir yer olduğu için görevli yok. Biz de orada çay bahçesi işleten kişiye soruyoruz. Bizden bir önce de iki bisikletli kamp kurmuşlar aynı yerde onların kurduğu yere kurabilirisiniz diyorlar. 

                    Kamp yerini de garantiledikten sonra piknik masalarından birine oturup dinlenelim diye oturuyoruz. O sıra da yaklaşık 10 kişi pikniğe gelen ünyeli teyzelerden biri yanımıza yaklaşıyor. İlk olarak Türk olup olmadığımızı anlamak için "Türk müsünüz" diyor. Evet yanıtından sonra kısa bir nerelisiniz nereden geldiniz sorularından sonra, siz açsınızdır size bir şeyler getireyim diye masalarına gidiyor ve 5 dakika sonra içi dolma, poğaça, kurabiye dolu bir tabakla ve iki bardak çay ile geliyor. O yorgunluğun üstüne gerçekten böyle ikramlar inanılmaz güzel geliyor. Tabağı 10 dakika içinde silip süpürdükten sonra teşekkür ediyoruz ve çarşıya gitmek için eşyalarımızı da onların masasının yanına bırakıp kısa bir ünye şehir turu atmak için ayrılıyoruz mesire yerinden, 1 saatlik turdan sonra geliyoruz. o sırada teyzelerden ayrılıyor piknik yerinden biz de akşam yemeğimizi hazırlayıp yiyiyoruz. Hava kararmaya başlarken de çadır kuracağımız yere geçiyoruz. çadırlarımızı denize doğru kurup hemen çayımızı demlemeye girişiyoruz. Bu arada çadırları görüp gelen iki kişiyle muhabbet ediyoruz. Çayımızı içiyoruz, gün için de yaşadıklarımızı konuşuyoruz, tabi bu arada fotoğraf çekmeyi de unutmuyoruz. Saat 10.00'a doğru gelirken artık çadırlara girme vakti geliyor, malum günün yorgunluğu kendini hissettiriyor. Fazla malzemeleri çantalara koyduktan sonra uyumak için hazırız. bu günü de bitiriyoruz artık, yarın yaşayacaklarımızın merakıyla uykuya dalıyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder